Sabah gazetesi Muş Lalesi’ni yazdı

İlimizin sembolü olan ve bahar aylarında ovayı süsleyen ve tanıtımı yeterince yapılmayan Muş Lalesini Sabah Gazetesi ülkeye duyurdu. İlimizin tanıtımına büyük katkı sağlayacak, ekonomik gelir elde edilecek olan Muş lalesi ilgisizliğin beşiğinde. İlimizin sembolü olarak bilinen “Muş Lalesi”nin gerekli tanıtımı yapılmıyor. Özellikle kentin kırsal bölgelerinde kendiliğinden yetişen Muş Lalesi, havaların ısınmaya başlaması ile çıkar. Genellikle Nisan Ayı sonları ve Mayıs Ayı başlarında 15 gün süre ile ovayı kırmızıya bürüyen Muş Lalesi yeterince tanıtılmıyor. Zambakgillerden olan Muş Lalesi, yapraklarının uzun ve mızraksı oluşu ve sapının üstünde tek bir çiçek bulunmasıyla bilinir.

Kar yağışlı ve soğuk geçen kış aylarından sonra havaların ısınması ile birlikte yeşermeye başlayan lale ovada müthiş bir manzara oluşturuyor. Geçmiş yıllarda başlatılan “Lale Festivali”nde bile gerekli tanıtım yapılamadı. Festivallerde bile tanıtılmayan Lalenin tanıtılması için yapılacak olan çalışmalar merak konusu haline geldi.

Türkiye’nin en yüksek tirajlı gazetelerinden biri olan Sabah dünkü sayısında Muş Lalesini ele aldı. Gazetede yer alan haber aşağıya çıkartılmıştır.
“Muş’a 1.5 ay kadar sonra gitseydim, yani nisan sonu mayıs başı gibi, uçaktan indiğimde adeta kırmızı halı serilmiş bir ovada bulacaktım kendimi. Muş Lalesi, kentin sembolü. Sarı, mor ve halkın “Galatasaray Lalesi” olarak nitelediği sarı kırmızı renkli çeşitleri var. Doğal olarak yetişen laleyi pazara sunulan bir ürüne dönüştürmek için çalışmalar yürütülüyor. Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Bülent Solmaz, yanlış hasat, tarım alanlarının genişlemesi ve hayvancılığın baskısı ile yetiştiği alan hızla azalan lalenin Muş’ta 2 bin dönüm arazide koruma altına alındığını bildirdi. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Tigem İşletmesi ve DPT’nin 2005 yılından bu yana çalışmalar yürüttüğünü, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nilgün Halloran’ın çalışmalar yaptığını aktaran Solmaz, “Lale işinde iyi para var. Kendi lalemizi dünyaya satabiliriz” dedi.

ÇALINMASIN DİYE TESCİL EDİLECEK
Prof. Dr. Nilgün Halloran da, Muş Lalesi ile ilgili olarak 2004 yılından bu yana yürüttüğü projeyle lalenin kültüre alınması ve genlerinden dolayı kısa olan vazo ömrünün uzatılmasının hedeflendiğini söyledi. Bu amaçla ilk olarak bölgedeki lale cinslerinin belirlendiğini kaydeden Halloran, yürütülen diğer çalışmaları şöyle anlattı: “Muş lalesinin soğanları alındı, Ankara’ya getirildi. Doğal ortamı dışında Muş Tigem çiftliğinde yetiştirildi. Soğan üretimi için, çalınmaması ve kaybolmaması amacıyla tescili gerekiyor. Adaptasyon çalışmalarını yaparak, tescil etmek ve halkın laleleri ticari amaçla üretmesini istiyoruz.”

SİVAS’TA DA LALE YETİŞTİRİLECEK
Soğuk iklime ihtiyaç duyan Muş lalesi üretiminde adaptasyon çalışmalarını Muş, Ankara ve Sivas’ta yapmayı düşündüklerini belirten Prof. Dr. Halloran, Muş lalesinin ticari değeri konusunda ise şunları söyledi: “Lale soğanları biliyorsunuz Hollanda’dan ithal ediliyor. Muş lalesinin ekonomik analizini yapmadık ama şunu biliyoruz ki geniş araziler var. Toprak yapısı da uygun. Lale soğanı yetiştirirken sorun, aynı araziyi üst üste kullanamıyorsunuz. Bu anlamda da Muş uygun. İstenildiği kadar, pazar talepleri karşılanacak kadar üretim yapılabilir. İhraç da olabilir”.

MUŞ LALESİ HAKKINDA
Muş Lalesinin özellikleri hakkında Valiliğin resmi internet sitesinde yayınlanan bilgilerde tek bir çiçek bulunur. Çiçekler çok çeşitli renklerde olduğu gibi alacalıda olabilir. Muş lalesi ise kırmızı mızraksı bir yapıya sahiptir.

Türlü renklerde güzel çiçekler veren lale bir süs bitkisidir. Anavatanı İlimizin de yer aldığı Batı Asya olan lale, ilk olarak anavatanı Türkiye’de yetiştirilmiş, bu arada bir hayli geliştirilmiştir. Bir döneme adını veren lale çiçeği ilk defa VI. YY. Yurdumuzdan Avrupa’ya götürülmüştür. Çiçeğin adı da Avrupa dillerine biçimi sarığı andırdığı için “Tülbent” sözünden gelmiş, laleye “Tulipe” denilmiştir.

Yurdumuzda en çok VII. YY. lale yetiştirme işine büyük önem verilmiş, en güzel laleler İstanbul Saraylarının başlıca süsü haline gelmiştir. O zaman çiçek meraklılarının en büyük amacı görülmemiş renklerde yeni laleler yetiştirmekti. Her lale cinsinin bir ismi olurdu. O dönemlerde Avrupa’dan İstanbul’a çeşitli laleler getiriliyordu. Yüksek fiyatta alıcı bulan lale için zamanın hükümeti fiyat artışını durdurmak için narh koymak zorunda kalmıştır.

Lalenin böylesine geniş bir yayılış alanı bulması süsleme sanatlarında, mimarlıkta, motif olarak kullanılmasını da sağlamıştır. Çeşme, cami ve türbelerde lale şekilleri işlenmiştir.

Lalenin anavatanından olan İlimizde yanlış hasat ve tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla daraltılmıştır. Muş lalesi hemcinsleri gibi soğandan yetişir. İlkbaharda Nisan sonu ile Mayıs başlarında çiçek açar 15 gün gibi kısa bir ömrü vardır. İşte bu dönem içerisinde nefesleri kesecek güzellikte bir manzara oluşur. Kışın lale soğanları soğuktan kaçarak toprağın derinliklerine çekilirler her soğandan bir tek lale çıkar.

Muş Lalesi özeliğini kaybetmemiş, fakat lale bitkisinin soğan yaprak ve çiçeklerinde kalbe etki eden Tulip alkoloidinin bulunması nedeni ile soğanları ile birlikte hasat edilmiştir. Ayrıca tarım alanlarının genişlemesi ile lale alanları hızla azalmıştır. Çiçek tohumundan lale yetiştirilmesi 3–6 yıl gibi bir sürede çiçek verdiği göz önüne alınarak Muş Lalesinin yok olmasını önlemek üzere lale alanları koruma altına alınmıştır. İlki 2000 yılında olmak üzere lale festivali her yıl 29–30 Nisan tarihlerinde yapılmaktadır.

Benzer Yazılar